Menü

Ara
Close this search box.

Arama

COVID Bağışıklığı Nedir?

Bu yazıda tüm dünyayı etkileyen COVID-19 salgınının niçin bütüncül tıbbın önemini bir kez daha ve belki de en çarpıcı biçimde gözler önüne serdiğini anlatmaya çalışacağım ve bitirmeden önce de kısa vadede bağışıklığı güçlendirmek için yapılabilecekler üzerinde duracağım.

COVID-19, bir virüs. Bakterilerden çok daha küçük ve epey farklı bir yaşam biçimi. O nedenle antibiyotiklerin virüs enfeksiyonlarında hiçbir etkisi yok. Ama tıpkı bakteriler ve parazitler gibi onlar da bağışıklık sistemimizle karmaşık bir ilişki içerisindeler. Bu basit gerçek ilkokul düzeyinde bile biliniyor artık.

Anahtar kelime olan “bağışıklık” kelimesinden yola çıkan beynimiz bu noktada bize basit bir oyun oynuyor: Bağışıklığımı güçlü tutarsam virüse karşı kendimi korumuş olurum ve savunma sistemimi güçlendiririm. Bu nedenle sarımsağın kilosu 100 liraya ulaştı ve internetten ev yapımı sirke ve kefir satışları da muhtemelen patladı.

Beynimizin bize oynadığı oyun sadece sağlıklı bir bağışıklık ve savunma sistemi üzerinde durmamızı öğütlüyor.

active man

Sadece Bağışıklık Sistemi mi?

Oysa biliyoruz ki yüksek tansiyonu olanların ağır bir COVID-19 hastalığı geçirmesi riski iki kez daha yüksek ve kalp-damar hastalığı olanlarda bu risk üç katına çıkıyor.

Yani ilk bakışta bağışıklık sistemiyle alakası yokmuş gibi görünen hastalıklar ağır COVID-19 hastalığına yakalanma riskini büyük oranda artırıyor. Hele KOAH, amfizem gibi hastalıklara hiç girmeyelim. Risk çok daha fazla artıyor.

Ama biz yine de düzenli spor yapan, etlerini peynirlerini yiyen, fakat hipertansiyon için her gün küçük bir hap alan beyefendi, COVID-19’e yakalanıp yoğun bakıma yatırıldığında şaşırıyoruz.

Hipertansiyon, diyabet, kardiyovasküler hastalıklar vs. metabolik bozuklukların bir parçası ve önde gelen bir uzman, virüsün ‘modern toplumların Aşil topuğu’ olarak tam da bu hastalıklara işaret ettiğini söylüyor.

Bu örneklerin önemini açıkça gösterdiği bütüncül tıpla ilgili tartışmaya dönersek gördüğümüz manzara şudur: beden bir bütündür ve bu bütünün tüm parçaları birbiriyle ilişki içerisindedir.

Yanlış ve kötü beslenme, hareketsizlik, stres, kirlilik vs. gibi sorunların yol açtığı kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet ilk bakışta bağışıklıkla ilişkisiz görünseler de bizi COVID-19’e karşı çok zayıf ve kırılgan hale getiriyor.

Bunu unutmayın. Bunlar bedenin bütüncül özellikleri için iyi bir örnek teşkil ediyor.

Diyeceksiniz ki iyi de doktor bey, biz bağışıklığımız için hiç mi bir şey yapamayız?

Haklısınız, bunu da ele almak gerekiyor. Ama yukarıda belirttiğim gibi kendinizde ya da yakınlarınızda bu hastalıklar varsa bunların altta yatan sebeplerine yönelik sağlık hamleleri yapmayı en azından orta vadeli planlarınıza mutlaka dahil edin.

healthy food

Bitkisel ve Gerçek Besinlerle Beslenin

Öncelikle daha bitkisel ve daha gerçek besinlerle (işlenmemiş gıdalarla) beslenin.

Vejetaryen olan 7th Day Adventists kilisesi mensuplarının geçen yüzyıl başında milyonlarca insanı öldüren grip salgından diğerlerine göre çok daha az etkilendiğini biliyor muydunuz (1)?

Gladyatörlerin vejetaryen olduğunu biliyor muydunuz (2)? Gladyatörlük kurumu neredeyse bin yıl varlığını sürdürmüş ve muhtemelen her biri en az on modern erkeği alt edebilecek güce sahip olan bu savaşçılar ölümcül olabilen yaralarını, enfeksiyonlarını iyileştirmek için pek de yumurta, süt ve et tüketmemiş gibi görünüyorlar.  

Ara sıra aralıklı oruç (intermittent fasting) yapın. Fazla kilolarınız varsa bir detoksa girin. TheLifeCo Wellbeing’deki deneyimlerimiz bize açıkça gösteriyor ki detoks aslında hipertansiyon gibi COVID-19 riskini çok artıran hastalıklara karşı çok etkili bir doğal tedavi olanağı sağlıyor.

Stresinizi azaltmak için günde 5 dakikanızı farkındalık meditasyonuna ayırın. Haftada en az 4 gün 30 dakika çeşitlendirilmiş egzersiz yapmayı hedefleyin.

Bağışıklık Sistemimiz ve COVID-19

Bağışıklık sistemi kanserden otoimmün hastalıklara kadar geniş bir hastalık grubuyla ilişkilidir. Bu yazıda, The LifeCo Wellbeing Bodrum doktorlarımızdan Dr. Bedreddin Ulusoy, güncel yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgını nedeniyle bağışıklık sistemimizle ilgili bilgileri, özellikle enfeksiyonlar açısından, gözden geçirerek yapabileceklerimiz konusunda bizi aydınlatıyor.  

Enfeksiyon hastalıklarına virüs, bakteri, mantar, parazit gibi organizmalar yol açar. Bu hastalıklar çoğunlukla öksürük, hapşırma, fiziksel temas gibi yollarla geçer. Bunun dışında kirli su ya da besinler veya vücut sıvıları (örn. Kan transfüzyonu ya da cinsel birleşme) yoluyla bulaşma da mümkündür.

Bağışıklık sistemimiz son derece karmaşıktır. Temel olarak, spesifik (özel) ya da non-spesifik (genel) bölümlere ayrılabilir. Non-spesifik, yani genel bağışıklık sistemi tüm patojenlere karşı koruma sağlamayı hedefler. Cilt, tükürük, gözyaşı gibi unsurlar spesifik olmayan yollarla bizi bakterilerden, virüslerden korur. Örneğin gözyaşlarında bakteri hücrelerinin duvarını parçalayan enzimler bulunur ya da cildimiz benzer şekilde dış saldırganlara karşı fiziksel bir bariyer sağlar.

Enflamasyon dediğimiz süreç de genel korumaya katkıda bulunur. Sorunlu bölgede kan damarları genişler, kan hücreleri enfekte dokuya geçiş yapar ve fagosit dediğimiz hücreler hastalığa yol açan bakterileri içlerine alıp parçalayabilir.

Özel (spesifik) bağışıklık sistemi ise vücudun “dış unsur” olarak algıladığı saldırganlara karşı hücresel ve kimyasal saldırı başlatmasıdır. Bu sistem, bir mikropla daha önce karşılaştığımızı hatırlayabilme ve böylelikle ikinci karşılaşmada güçlü bir yanıt verebilme özelliğine sahiptir. Yeni tip koronavirüs (COVID-19) konusundaki sorunlardan birisi de insanların bu türün antijenik yapısıyla henüz tanışmamış olmalarından kaynaklanmaktadır. Yani bağışıklık sistemimiz koronavirüse hazırlıksız yakalanmıştır diyebiliriz. Özel bağışıklık yanıtına mikropların ve virüslerin yüzeyinde bulunan antijenler yol açar. Yanıt sonucunda, vücudumuz antikor adı verilen ve patojenleri parçalayabilen maddeler üretir. B ve T hücreleri adı verilen lenfositler, bağışıklık sisteminin ana bileşenleri arasındadır ve virüslerle savaşta çok önemli roller üstlenir.

Virüslerin Yapısı

Bazı virüslerin varoluş amacı, girdikleri hücrenin mekanizmalarını ele geçirip daha fazla virüs üretmek ve yayılmaktır. Böylece organizmada çok çeşitli ve değişen şiddette sorunlara yol açarlar.

Pek çok virüs tipi vardır. Ama tüm virüslerin ortak noktası koruyucu bir protein kılıfı (kapsid) içermeleridir. Kılıfın içinde de DNA ya da RNA yapısında nükleik materyal yer alır.

Virüsler konak hücrenin metabolizmasını kullanarak kendilerini kopyalar ve ele geçirdikleri hücre içinde pek çok yeni virüs oluştururlar. Hücre parçalandığında açığa çıkan yeni virüsler başka hücreleri enfekte edebilirler. Sağlam hücrelerin enfekte olup fonksiyonlarını kaybetmeleri, sonuçta organizmanın ölümüne bile yol açabilir.

Ne Yapabiliriz? Ne Yapmalıyız

Genel önlemleri artık hepimiz biliyoruz. Yine de bunları hatırlatmakta fayda olabilir. El temizliği, basit fakat en etkili yöntem. El yıkamanın hastane enfeksiyonlarını azaltmaktaki rolü zaten çok iyi biliniyordu. Kalabalık ortamlardan da olabildiğince kaçınmamız gerekiyor. Ateş, boğaz ağrısı olan kişiler en az 1 haftayı evlerinde geçirmeli. İleri yaş ve kronik hastalıkların (astım, kalp hastalığı, diyabet vs.) ek risk oluşturduğu unutulmamalı. Kendimizi hasta hissediyorsak, bu risk grubunda yer alan kişilerle temasımızı azaltmalıyız. Düzenli ve yeterli uyku, sebze ve meyvesi bol bir diyet, düzenli ama aşırı olmayan egzersiz, alkol ve sigara tüketiminin azaltılması/bırakılması ve stresin kontrol altına alınması da çok önemli.

Bağışıklığıma Ek Katkı Nasıl Sağlayabilirim?

Virüslerden kaynaklanan solunum yolu hastalıklarında C vitamininin olumlu etkisini gösteren çalışmalar bulunuyor. Örneğin 463 öğrencinin katıldığı bir çalışmada yüksek doz C vitamini kullanımının grip ve soğuk algınlığı semptomlarını %85 azalttığı bildirilmiş.

Eskiden sadece kalsiyum ve kemikleri etkilediği düşünülen D vitamininin ise pek çok kronik hastalıkta rol oynadığı anlaşılmış durumda. D vitamini düzeylerini optimum seviyede tutmak önemli.
Çinkonun bağışıklıktaki rolü çok iyi biliniyor. Çinko eksikliği kişinin enfeksiyonlara karşı yatkınlığını artırıyor. 1998 yılında yayımlanan bir meta-analizde (pek çok çalışmayı değerlendiren bir analiz türü) erken aşamada uygulanan çinko tedavisinin soğuk algınlığının süresini ve şiddetini azaltabildiği sonucuna ulaşılmış.

The LifeCo’daki Bağışıklık Destek Protokolü tam da bu ihtiyaçları gözeterek hazırlanmış olan bir doğal bağışıklık desteği sağlıyor. Bağışıklık destek protokolü, damar içi ve kas içi uygulanan yüksek mineral ve vitamin takviyelerinden (C vitamini, Vitamin B1, B6 Vitamini, Selenyum, Çinko) oluşuyor. Bu protokolde intravenöz (damar içi) uygulamalar ve infüzyonlar, içerdikleri vitamin ve minerallerin hızla kana karışmasını ve %100 oranda etkili olmasını sağlıyorlar ve bu şekilde ağız yoluyla alınan takviyelerden daha etkili oluyorlar.

Bunun dışında virüslere karşı elimizdeki bir diğer potansiyel silah da kandan yapılan ozon tedavisi. HIV, hepatit, influenza gibi hastalıklarda ve bakteriyel enfeksiyonlarda ozonun yararlı olabileceğini düşündüren çok sayıda çalışma mevcut.  Ozon tedavisi son derece güvenli bir tedavi.

Yaşam tarzı önlemlerine ek olarak bu destekleyici tedaviler hem genel bağışıklığınızı hem de özel olarak koronavirüse karşı bağışıklığınızı çok daha güçlü kılmanızı sağlayacaktır.

Koronavirus (2019 ncov) Hakkında Tüm Bilmeniz Gerekenler

Novel Coronavirüs (2019 ncov) olarak bilinen yeni koronavirüsünün ortaya çıkışı hepimizi alarma geçirdi ve ‘toksik’ bir dünyada yaşadığımızı bize tekrar hatırlattı. Koronavirüsü gibi global bir sağlık krizinde yapmamız gereken ilk şey, bu tip salgınlardan korunmanın yollarını anlamaktır.

Viral hastalıklar genellikle ateşlenme, boğaz ağrısı, öksürük gibi solunum problemleri veya ishal, kusma gibi mide-bağırsak problemleri yaratan ve 1-2 hafta süren enfeksiyonlardır. Virüsler vücuda girdikten sonra hayatta kalmak ve hızla çoğalmak için hücreleri istila eder. Bu süreç, vücudumuzun bağışıklık gücünün ve virüsün yaratacağı sonuçlara boyun eğip eğmeyeceğinin test edileceği kritik bir süreçtir. Bu süreç nasıl engellenebilir ve atlatılabilir anlamak için onlardan nasıl korunabileceğimize bir göz atalım:

Daha Dikkatli Olun!

  • Virüsler çeşitli şekillerde yayılır, ancak çoğu zaman insandan insana bulaşır.
  • 2019 ncov, havada asılı kalabilen küçük damlalar yoluyla yayılır; yani virüsler, öksürme, hapşırma ya da enfekte olmuş bir kişinin tükürüğü yoluyla kolayca harekete geçebilir. Dikkatli olmazsanız, virüsün solunum sistemine girmesi sadece bir an meselesidir.
  • Bir kişi yüzüne günde ortalama 2.000 ile 3.000 kez dokunur! Bu yüzden ellerinizi mümkün olduğunca yüzünüzden, burnunuzdan ve ağzınızdan uzak tutun! Bu tür konularda dikkat etmek, enfekte olmuş birinin tükürüğünün sağlıklı bir kişiye geçme şansını azaltabilir.

Elinizi Yıkamayı Unutmayın!

  • Virüsler açık havada, birkaç saat boyunca hayatta kalma yeteneğine sahiptir.
  • Virüslerin barındığı en yaygın nesneler, düzenli olarak kullandığımız nesnelerdir… (cep telefonları, klavye, fare, uzaktan kumanda gibi teknolojik aletler, mutfak eşyaları, gözlük, kol saati, mücevherler vb.)
  • Virüslerin deri üzerinde hayatta kalma riskini en aza indirmek için elleri dirseklere kadar iyice yıkamak gerekir.
  • El dezenfektanları kullanmak da ellerinizi mümkün olduğunca sık dezenfekte etmenizi sağlar.
  • 2019 ncov, %70 etil ya da izopropil alkol içeren dezenfektanlar ile önlenebilir.

Sindirim Sağlığınıza Dikkat Edin!

  • Bağışıklık hücrelerinin çoğu ince bağırsakların duvarlarında bulunur. Bu nedenle, sağlıklı bir bağışıklık sistemi, sindirim sistemimizin sağlığına bağlıdır.
  • Peyer plakları olarak adlandırılan bu bağışıklık hücreleri, vücuttaki özel hücreleri bakteri, virüs, mantar ve parazitlere karşı savaşmaya yönlendirerek vücudumuzda büyüyebilen, çoğalabilen ve hastalığa neden olan organizmaların önüne geçen lenfoid dokulardır.
  • Bitkisel besinler, vitaminler ve mineraller içeren çiğ vegan yiyecekler ve sağlıklı yeşil meyve suları tüketmek vücudumuzun bağışıklık sistemine maksimum destek sağlar.
  • Kızartılmış, işlenmiş, şekerli, nişastalı ve tuzlu yiyecekleri en aza indirgeyin, hatta yemekten kaçının. Çünkü bu tür yiyecekler vücuttaki iltihabı ve vücudun bağışıklık gücünü azaltabilecek serbest radikalleri artırır. 

Toksinlerden Arının!

  • Vücudumuz, hem içerden hem dışardan pek çok toksinle karşı karşıyadır. Ne kadar toksik olursak, bağışıklık sistemimiz o kadar zayıflar.
  • Detoksifikasyon, vücudumuzda nefes, idrar ve terleme gibi yollarla doğal olarak meydana gelen bir süreçtir. Bu süreç gerçekleşmezse, vücudumuz bir toksisite denizinde boğulur ve hızla ölür.
  • Vücudumuzda etkili bir detoksifikasyon ve bağışıklığın gerçekleşmesi için en önemli şeylerden biri lenfatik sistemimizin sağlıklı olmasıdır. Lenf sistemi vücudun kanalizasyon sistemi olarak kabul edilir. Ayrıca lenfoid dokular için bir depolama alanı görevi görür. 
  • İyi çalışan bir lenf sistemi, etkili bir arınma ve daha güçlü bir bağışıklık sistemi için gereklidir. Bu yüzden lenf sisteminizin iyi çalıştığından emin olun.

A, B, C, D, E Vitamini ve Çinko

  • Vitaminler ve mikro besinler, günlük yaşamımızda maruz kaldığımız toksinlerden aldığımız zararları azaltmaya yardımcı olur ve ncov 2019 koronavirüse karşı korunmanın en etkili koruyucularıdır.
  • Aşağıdaki vitaminler ve minerallerin uygun dozlarda alınması bağışıklık sistemini güçlendirir:
  • A Vitamini : 10.000 IU olarak günde bir kere oral yoldan veya 50.000 IU olarak haftada bir kere kas içi enjeksiyon yoluyla alınabilir.
  • B Vitamini: Günde bir kere ya da B6 (piridoksin) içeren bir intravenöz protokol yoluyla alınabilir. 
  • C Vitamini: Günde 6.000 mg ya da 10,000 mg olarak oral yoldan veya 25.000 mg olarak intravenöz protokol yoluyla alınabilir. 
  • D Vitamini: 30.000 IU olarak günde bir kere oral yoldan ya da 300.000 IU olarak haftada bir kere kas içi enjeksiyon yoluyla alınabilir.
  • E Vitamini: 1000 IU olarak günde bir kere oral yoldan alınabilir.
  • Çinko: Oral yoldan günde 90 mg ile 150 mg arası veya intravenöz protokolün bir parçası olarak 100 mg oranında alınabilir.

Gülmeyi ve Rahatlamayı Unutmayın!

  • Bağışıklık kapasitemizi artırmanın ve 2019 ncov koronavirüse karşı en etkili yöntemlerinden biri, psikonöroimmünoloji (PNI) harikalarıdır.
  • Bir kişi stres, üzüntü, depresyon, kıskançlık, öfke, kaygı, korku ve diğer birçok olumsuz psiko-duygusal sorunla uğraşırsa, vücudun bağışıklık fonksiyonunu önemli ölçüde zayıflar ve hastalık riski artar.
  • Meditasyon, bir müzik enstrümanı gibidir. Sürekli pratik edilirse, zihnimizi rahatlatan bir senfoniye dönüşebilir.
  • Kahkaha evrenseldir, bulaşıcıdır ve her türlü grip için en iyi ilaçlardan biridir.
  • The LifeCo bedeni, zihni ve ruhu arındırarak doğuştan iyileşme yeteneğimize odaklanmayı amaçlayan, bütünsel bir sağlıklı yaşam programı sunar. Tüm detoks, sağlıklı beslenme ve Wellness programlarını buradan inceleyebilirsiniz.

Kısa Vadeli Bağışıklık Önerileri

Evet, şimdi kısa vadeli bağışıklık önlemlerine gelelim. Bunlar da önemli. Çünkü tansiyon hastasıysanız veya kalp damarlarınızda tıkanıklık varsa bunu iki günde değiştiremezsiniz. Bu sorunlara yönelik olarak birkaç paragraf önce sözünü ettiğim orta vadeli plana başvuracaksınız.

Besin mayası solunum yolu enfeksiyonu riskini azaltabiliyor. Pastörize edilmemiş fermente gıdalar barsak florasını güçlendiriyor.

Günde 8 saat civarında uyku en ideali.

Taze, bol yeşillikli, meyveli bir beslenme düzenine geçin. Özellikle COVID-19’in olası çıkış noktası dikkate alındığında, tüm dünyada bitkisel beslenmeye yönelik bir eğilim gözlenmesi hiç şaşırtıcı değil (3).

C vitamini ve ozonun anti-viral etkiler sağladığına dair güçlü kanıtlar var. İkisi de oldukça güvenli ve kolaylıkla uygulanabilen yöntemler. Özellikle damardan alınan C vitamini ile ulaşılan yüksek konsantrasyonlar hem güvenli hem de etkili. Bir başka örnek olarak da çok etkili, güvenli ve basit bir tedavi olan kandan/rektal ozon tedavisinin hepatiti olan hastalarda virüs sayılarını azalttığından söz edebiliriz.

Bütüncül tıbbın öneminin tam anlamıyla farkında olan TheLifeCo Wellbeing ailesi olarak bizler daha sağlıklı yaşam yolunda ve daha güçlü bir bağışıklık için yanınızdayız.

Dr. Bedreddin Ulusoy

Referanslar:

(1)

(2) 

(3)

Sağlıklı Yaşam Merkezlerimiz